Ana içeriğe atla

Yapısal Reformlar Üzerine

yapısal reformlar ile ilgili görsel sonucu


Yapısal Reformlar

Yapısal Reformlar bugün ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, yapılmasının ve uygulanmasının çok büyük bir önem arz ettiği, ülkemizi geçtiği bu zorlu süreçten güçlenerek çıkması için çok önemli bir olgudur. Yapısal Reform hamlesinin eğitimden sağlığa, hukuktan ekonomiye, kurumların bağımsızlığından maliyeye kadar birçok alanda yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu yönde atılacak adımla ülkemiz çok daha güçlü olarak 2053 – 2071 hedeflerine yürüyebilecektir ama öncelikle şu üç kavramı kurumlarımızda uygulayabilmemiz gerekiyor.

Liyakat
Meritrokrasi
Kurumların Bağımsızlığı

Yukarıda belirttiğim üç kavram çerçevesinde yapılması gereken yapısal reformlara baktığımızda:

Eğitim

Ülkemizde eğitim sistemi baştan aşağıya yenilenmelidir. Her gelen hükümetin ve bakanın farklı bir sistem uyguladığı mevcut sistemdeki Milli Eğitim Bakanlığı’nın bakanlık statüsü kaldırılmalı ve Maarif Teşkilatı adı altında hükümetlerden bağımsız bir şekilde çalışan, dönemin eğitim şartlarına uygun bir şekilde uygulamaları ortaya koyabilecek, arz talep durumuna göre okullaşma oranını belirleyebilecek, müfredatı günün koşullarına uygun bir şekilde dinamik olarak düzenleyebilecek kurum kurulmalı ve çalışmalarını bu doğrultuda gerçekleştirmelidir. Bu kurumun vizyonu: Günün koşullarına uygun, fen ve sosyal bilimler alanında dünyadaki diğer emsalleriyle yarışacak bir şekilde donanımlı, bilgili, kendi milli ve manevi değerlerini bilen öğrenci yetiştirmek olmalı. Teknoloji odaklı, Endüstri 4.0 hedefleri doğrultusunda bir ekonomi için yüksek nitelikte, kaliteli bir eğitim sistemi olmazsa olmazdır. 

Hukuk

Hukuk bir ülkedeki süreçlerin işleyişini düzenlenmesini sağlar. Eğer süreçlerde aksaklıklar oluyorsa hukuk sisteminde bir sorun var demektir. Hukuk sisteminde aksaklık olan, muğlaklık bulunan alanlar net bir şekilde belirlenmeli. Hukuksal uygulamalarda “ Gürültü “ olarak tabir edilebilecek aynı kuralların farklı kişiler tarafından farklı uygulanması durumu değerlendirilmeli, çok daha farklı bir anlayış ortaya konulmalı. Bunu yaparken üniversitelerimizin hukuk fakülteleriyle eş güdümlü bir şekilde çalışılmalı. Sistemimizdeki aksaklıklar giderilmeli. Hukukun üstünlüğü 80 milyonun tamamı tarafından gerçek anlamda inanılacak şekilde yeniden tesis edilmeli. Hukukta yapılacak düzenlemeler ekonomiyi de çok olumlu bir şekilde etkileyecektir.  Hukukun sadece çok büyük adliye saraylarından ibaret olmadığı, aslında o adliye sarayının içindeki işleyişin asıl hukuk sistemini oluşturduğunun tekrardan farkına varılması çok büyük bir önem arz etmektedir.  Temel hedef, siyasi süreç ve etkilerden arınmış bağımsız bir hukuk sistemi inşa etmek olmalıdır. Adalet elden giderse devlette elden gider. Bu sözü hiçbir zaman unutmamalıyız.

Ekonomi

Tüketim ve Krediyle büyüyen ekonomiyi üretim temelli, katma değerle büyütebilecek bir ekonomik modele geçilmeli bunun için öncelikle mevcut ekonomik durumun eleştirel bir şekilde analizi yapılmalı. Bunu yaparken ülke dışındaki kurum ve kuruluşlardan görüşler almak yerine ülkemizin iktisat fakültelerindeki değerli hocalarımız devreye sokulmalı, kıymetli görüşlerine başvurulmalı. Eminim ki hepsi elini taşın altına hiç düşünmeden koyacaktır. Ekonomimizin üniversitelerimizle iş birliği ile sorunlarının tespit edilmesinden sonra üniversite – sanayi iş birliği ile üretime dayalı, büyümesi ithalata bağlı olmayan bir sanayileşme modeli geçme çalışmalarını beklemeden yapmalıyız. Burada sanayileşecek alanlar özellikle cari açık ve maliyet temelli enflasyona sebep olan ara malı üretimi hususunda yapılmalı. Nokta atışlar yaparak ekonomimizi maliyet temelli enflasyon ve cari açık sorunlarından arındırabiliriz. Üretim temelli bir ekonomiyle birlikte; ürettiğiniz zaman bolluk bereket elde edersiniz, ürettiğinizi satarsınız döviz geliri elde edersiniz, maliyet temelli enflasyondan kurtulursunuz. İşte o zaman enflasyonu oluşturabilecek durum talep temelli olur. Talep temelli enflasyon olduğunda bağımsız bir Merkez Bankası ekonomik durumu rahatlıkla kontrol edebilir.
Ayrıca özel sektör döviz borçluluğunu denetleyip düzenleyecek ve yönlendirecek bir Özel Sektör Denetleme ve Düzenleme Kurumu kurulmalı. Bu kurul BDDK tarzında bir kurum olmalı, kuralları kesin çizgilerle belirlenmiş ve döviz borcu olan firmaları denetlemeli, kurumları yönlendirmelidir. Çünkü yanlış finansal kararlar yüzünden bugün firmaların döviz borçlarını çeviremediğini görüyoruz. Özel Sektördeki bu durum acil bir şekilde kontrol altına alınmalı ve ülkemiz ekonomik anlamda krizlere ve şoklara karşı çok daha sağlam olabilmelidir.

Tarım – Hayvancılık

Tarımsal üretimde dışa bağımlılığın azaltılması için öncelikle planlı tarım ve hayvancılık politikasına geçilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Çünkü gelecek nesiller bu ülkeyi yönetecek eğer siz nesillerinizi sağlıklı bir şekilde besleyemezseniz o nesiller sizin için kayıp nesiller olur ve hiçbir şey bekleyemezsiniz. Sıkı bir denetim sürecinin olduğu, kaliteli ve fiyat olarak her kesime hitap edebilecek bir şekilde tarım politikası oluşturmak elzemdir. Öncelikle GDO’lu tarımdan ve dışarıdan tohum alınarak yapılan tarımdan ivedilikle vazgeçilmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti kendi tarım stratejisini oluşturmalıdır. Sonrasında yapılması gereken bir diğer önemli iş Tarımsal Arz - Talep Dengesi'nin belirlenmesi olmalıdır. Tüketim ne kadar? Ne kadar tüketim öngörülüyor? Ürünün ne kadarı ihraç edilmeli? Ürünün arz durumu nasıl? Ne kadarı ithal edilmeli? Eğer dengesizlik varsa ihracattaki kısıntı nasıl olmalı? Bu analizler aynı şekilde hayvancılık içinde modelleme yapılarak uygulanmalı. Her türlü olası durum hesap edilmeli. Önceden bütün olabilecek durumlara karşı önlemler alınmış olmalı. O zaman Gıda Enflasyonunu kontrol altına alırsın. Hiçbir gıda ürünü zam şampiyonu olmaz.

Enerji – Tabii Kaynaklar

Ülkemiz yenilenebilir enerji çeşitlerinden faydalanılması konusunda çok önemli bir bir avantaja sahiptir. Rüzgar enerji ve güneş enerjisinin enerjideki payı kademeli olarak artırılmalıdır. Dünyanın en büyük bor rezervlerine sahip olan ülkemiz boru ham olarak satmamalı, boru işleyebilmeli ve enerji de kullanabilmeli. Ayrıca kaya gazı bulma çalışmalarına ağırlık vermeli, yatırımlarını bu yönde yaparak sanayide kullanılan enerjide doğalgaz ve petrolün payı kademeli olarak azaltılmalı, ülkemizin enerjideki dışa bağımlılığı minimize edilmeli. Bu çalışmaları Yerli ve Milli Devlet Kurumlarına bağlı şirketler gerçekleştirmeli. Orta ve Uzun Vadede cari açığımıza çok olumlu bir şekilde bu durum yansıyacaktır.  Ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin petrolün üzerinde yüzdüğünü düşünüyorum, orada çok ciddi çalışmalar yapılmalı. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmalıyız. Yıllarca biz petrol üretmiyoruz, enerji kaynaklarımız yok, ondan Cari Açık veriyoruz sözünü hep işittik. Bende diyorum ki bizim kaynaklarımız var, sadece biz bugüne kadar bunları verimli bir şekilde kullanamadık. Artık bunları hayata geçirmeliyiz.  Bir dakika bile bekleme lüksümüz yok.

Maliye -  Vergi Sistemi – Denetim -  Sosyal Güvenlik Sistemi

Ülkemizdeki önemli konulardan biride Maliye - Vergi Sistemidir. Dolaylı dolaysız vergilendirme durumunun dengesiz olduğu ülkemizde bu dengeleme süreci sağlanmalıdır. Daha homojen bir sistem bireylerin harcamaları konusunda çok büyük bir önem arz etmektedir. Türkiye’de en zengin %20’nin milli gelirden aldığı pay %47.2 iken, en yoksul %20’nin milli gelirden aldığı pay %6,2 olduğunu göz önüne aldığımızda vergi sistemini ciddi bir şekilde yeniden dizayn etmek gerekiyor. Aynı zamanda kamudaki harcama kalemleri tekrardan gözden geçirilmeli, gereksiz bina ve araç harcamalarından uzak durulmalı, devlet kendi içinde denetimi Sayıştay öncülüğünde sağlayabilmeli. Harcamalar kontrol edilerek Bütçe Dengesi korunmaya devam edilmeli. Kayıt dışılığın azaltılması konusuna yönelik çalışmalar gerçekleştirilmeli ve denetimler artırılmalı.

Girişimcilik

Ülkemiz insanlarının çok zeki olduğunu ve birçok iş alanında çok farklı yaklaşımlar sergileyebileceğini bu doğrultuda bu insan kaynağının fikirlerini belli bir doğrultuda yürütebilecek, bunlara çeşitli fonlar sağlayabilecek bir mekanizma kurulmalı. KOSGEB’ten farklı olarak tamamen teknoloji odaklı çalışmalara yönelik bir kurumun kurulması gerektiği kanaatindeyim. Yüksek katma değerli girişimler ülkelerin kalkınmasında çok büyük bir önemi bulunmaktadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) Üzerine

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK), yeni bir finansman tekniği olarak kurumların bilançolarında yer alan senet veya teminata konu alacaklarının ikincil piyasada pazarlanabilir menkul kıymetler haline dönüştürülmüş halidir. VDMK’a konu olabilecek varlıklar; tüketici kredileri, finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar ve finansal kuruluşlar hariç mal ve hizmet üretimi faaliyetinde bulunan anonim ortaklıkların müşterilerine yaptıkları faturalı satışlardan kaynaklanan senede veya teminata bağlanmış ticari alacakları olabilir. Geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan gelişmelere göre TKYB ( Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası )’nın kurucu olduğu Varlık Finansmanı Fonuyla, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 1’er milyar liralık, Garanti Bankası’nın 150 milyon liralık kendi ellerinde mevcut, yüksek kaliteli olan ipoteke dayalı konut kredileri havuz oluşturarak bunları birleştirip karşılığında 3 milyar 150 milyon liralık VDMK ihracının gündemde olduğunu görüyoruz.  Bu sayed

TCMB'nin Faiz Kararı ve Beklentiler Üzerine

Geçtiğimiz haftanın gündeminde TCMB tarafından açıklanan PPK toplantısı sonrası alınan faiz artırım kararı vardı. TCMB Politika Faizini %17,5’dan %25’e yükseltti. Piyasa beklentisi %20 seviyesindeydi. TCMB PPK toplantısı sonrası yaptığı bu hamle ile pozitif anlamda piyasalara şok uygulamış oldu. Ülkemizde yaklaşık 13 yıldır faizlerin baskılandığı bir sürece şahitlik ediyoruz. 2010 yılında TL’nin aşırı değerli olması ve cari açıkta kırılan rekorla birlikte kısa vadeli sermaye akımlarının uzun vadeye yönlendirilmesi ve Türk Lirasının aşırı değerlenmesini önlemek amacıyla başlayan bu süreç yıllar içerisinde ekonomi yönetiminin çeşitli görüşleri çerçevesinde farklılaşarak şekillenmişti. Son dönemde politika yönlendirilmesi sonucunda uzunca bir süre negatif faiz seviyesinin belirlendiğini gördük. Faizlerin ekonomi üzerinde bir yük olduğunu konusunda hemfikiriz. Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikası da bu prensipten yola çıkarak, ekonominin potansiyelin üzerinde büyüdüğü duruml