Ana içeriğe atla

Kadınların Ekonomideki Yeri




Hem kadın hem erkek tüm bireyler, cinsiyetlerinden bağımsız olarak duracağı, çalışacağı, kazanacağı ve yaşayacağı yeri seçmekte özgürken aynı zamanda ekonomik ve sosyal anlamda topluma bir katkı sağlamaları çok önemlidir. Kadının Türkiye ekonomisindeki yerinin sadece bir cinsiyet meselesi değil, ekonomi meselesi olduğu kanaatindeyim. Aynı zamanda kadınların istihdam ve girişimcilik yoluyla ekonomiye önemli katılım potansiyelinin olduğu ortadadır. Tanıdığım birçok kadın çok yönlü düşünebilen, düşüncelerini adım adım uygulama iradesi olan kararlı insanlardır. Ülkemizde nüfus sayımlarında ortalama olarak nüfusunun yarısı kadın, yarısı erkek olmasına rağmen yalnızca erkeklerin üretim sürecinde olması gerçekten problemli bir durumdur. Üretim faktörlerinden birisinin emek olduğunu, emeğin kadının ve erkeğin topyekün gücünü temsil ettiğini göz önüne aldığımızda kadınların çalışma hayatına katılmasıyla ekonominin büyüdüğünü, kalkınma ve refah düzeyinin arttığını söyleyebiliriz. 

 Kimi şirketler ve ülkeler hâlâ kadın-erkek eşitliğine yatırım yapmaktan uzak duruyor, bunu “lüzumsuz bir harcama” olarak görüyor. Oysa kadın-erkek eşitliğine yatırım aynı zamanda ekonomik kalkınma anlamına geliyor. Son yıllarda kadın liderler, küresel ekonomiye yön veriyor. Örnek verecek olursak ABD Hazine Bakanlığı, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Merkez Bankası (AMB) gibi erkek egemen kuruluşlara liderlik eden kadınlar, aldıkları kararlarla küresel ekonomiye yön verdi. Geçtiğimiz 15 yıl Almanya’ya ve tüm Avrupa’ya yön veren Angela Merkel’in liderliği kadınlar için çok önemli bir örnektir. Ayrıca Güler Sabancı’nın da Türkiye’de önemli bir şirkete liderlik etmesi de çok kıymetlidir.

Amerikan Merkez Bankası’nın FED ilk kadın başkanı olan Janet Yellen, Amerikan siyasi tarihinde bir ilki daha başararak Ocak 2021’de ABD’nin ilk kadın hazine bakanı oldu. Aynı zamanda IMF’in ilk kadın başkanı olan Fransız kökenli Christine Lagarde, sekiz yıllık görevinin ardından 2019 yılından beri Avrupa Merkez Bankası’nın ilk kadın başkanı olarak görev yapıyor Lagarde’den boşalan koltuğu ise Bulgar ekonomist Kristalina Georgieva doldurdu.

Ülkemizde kadınların istihdam durumlarına detaylı bir şekilde baktığımızda maalesef pek parlak bir tablo gözükmüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan “İstatistiklerle Kadın 2020” raporundaki hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre, 2019 yılında Türkiye'de 15 ve üzeri yaştaki istihdam edilenlerin oranı yüzde 45,7 olarak açıklandı. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, istihdam edilenlerin oranı kadınlarda yüzde 28,7, erkeklerde ise yüzde 63,1 oldu. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi ve TÜİK işbirliğiyle 2018 yılında hazırlanan “Türkiye’de Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” verileri, Türkiye’de cinsiyete dayalı ücret farkının yüzde 15,6 seviyesinde olduğunu kaydetti.

Yönetim Kurulunda Kadın Derneği’nin yayımladığı raporda, 2020 yılında Borsa İstanbul (BIST) yönetim kurullarında yer alan kadınların oranının yüzde 15,9’dan yüzde 17’ye çıktığı açıklandı. İlk bakışta, Türkiye’deki kadınların işgücüne katılım oranı benzer kültüre ve gelişmişlik seviyesine sahip ülkelerle kıyaslandığında çok düşük düzeylerde değilmiş gibi gözükse de yaklaşık yüzde 30’larda olan seviyesiyle küresel açıdan oldukça düşük bir orana sahiptir. Diğer ülkelerle kıyaslandığında bu durum daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye, 2019 yılında kadınların işgücüne katılımı bakımından 200 ülke içinde en düşük orana sahip 25 ülke içerisindedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’ye göre, Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı üye ülkeler içerisinde en sonda yer almaktadır. İzlanda’da yüzde 77, Almanya’da yüzde 73 ve OECD ortalaması da yüzde 59 düzeylerindeyken, Türkiye’de bu oran sadece yüzde 26-29’dur (OECD, 2021).  

Kadın istihdamının yüzde 25’inin bulunduğu tarımdaki kadınların yaklaşık yüzde 75’i ise ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilmektedir. Bu büyük bir orandır ve bu kadınların emek sarf ettikleri bir faaliyet neticesinde herhangi bir gelir elde edemediklerinin ve hane gelirine bağımlı kaldıklarının bir göstergesidir. Bir diğer ifade ile tarımsal alanda kendine iş olanağı bulan kadınların dörtte üçü ücretsiz aile işçisidir.

Daha iyi bir ekonomi için, sadece 8 Martlarda değil, her gün kadınları desteklemek, yüceltmek ve devlet politikalarının bu şekilde oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapmak zorundayız.

Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlu olsun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) Üzerine

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK), yeni bir finansman tekniği olarak kurumların bilançolarında yer alan senet veya teminata konu alacaklarının ikincil piyasada pazarlanabilir menkul kıymetler haline dönüştürülmüş halidir. VDMK’a konu olabilecek varlıklar; tüketici kredileri, finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar ve finansal kuruluşlar hariç mal ve hizmet üretimi faaliyetinde bulunan anonim ortaklıkların müşterilerine yaptıkları faturalı satışlardan kaynaklanan senede veya teminata bağlanmış ticari alacakları olabilir. Geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan gelişmelere göre TKYB ( Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası )’nın kurucu olduğu Varlık Finansmanı Fonuyla, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 1’er milyar liralık, Garanti Bankası’nın 150 milyon liralık kendi ellerinde mevcut, yüksek kaliteli olan ipoteke dayalı konut kredileri havuz oluşturarak bunları birleştirip karşılığında 3 milyar 150 milyon liralık VDMK ihracının gündemde olduğunu görüyoruz.  Bu sayed

TCMB'nin Faiz Kararı ve Beklentiler Üzerine

Geçtiğimiz haftanın gündeminde TCMB tarafından açıklanan PPK toplantısı sonrası alınan faiz artırım kararı vardı. TCMB Politika Faizini %17,5’dan %25’e yükseltti. Piyasa beklentisi %20 seviyesindeydi. TCMB PPK toplantısı sonrası yaptığı bu hamle ile pozitif anlamda piyasalara şok uygulamış oldu. Ülkemizde yaklaşık 13 yıldır faizlerin baskılandığı bir sürece şahitlik ediyoruz. 2010 yılında TL’nin aşırı değerli olması ve cari açıkta kırılan rekorla birlikte kısa vadeli sermaye akımlarının uzun vadeye yönlendirilmesi ve Türk Lirasının aşırı değerlenmesini önlemek amacıyla başlayan bu süreç yıllar içerisinde ekonomi yönetiminin çeşitli görüşleri çerçevesinde farklılaşarak şekillenmişti. Son dönemde politika yönlendirilmesi sonucunda uzunca bir süre negatif faiz seviyesinin belirlendiğini gördük. Faizlerin ekonomi üzerinde bir yük olduğunu konusunda hemfikiriz. Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikası da bu prensipten yola çıkarak, ekonominin potansiyelin üzerinde büyüdüğü duruml

Yapısal Reformlar Üzerine

Yapısal Reformlar Yapısal Reformlar bugün ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, yapılmasının ve uygulanmasının çok büyük bir önem arz ettiği, ülkemizi geçtiği bu zorlu süreçten güçlenerek çıkması için çok önemli bir olgudur. Yapısal Reform hamlesinin eğitimden sağlığa, hukuktan ekonomiye, kurumların bağımsızlığından maliyeye kadar birçok alanda yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu yönde atılacak adımla ülkemiz çok daha güçlü olarak 2053 – 2071 hedeflerine yürüyebilecektir ama öncelikle şu üç kavramı kurumlarımızda uygulayabilmemiz gerekiyor. Liyakat Meritrokrasi Kurumların Bağımsızlığı Yukarıda belirttiğim üç kavram çerçevesinde yapılması gereken yapısal reformlara baktığımızda: Eğitim Ülkemizde eğitim sistemi baştan aşağıya yenilenmelidir. Her gelen hükümetin ve bakanın farklı bir sistem uyguladığı mevcut sistemdeki Milli Eğitim Bakanlığı’nın bakanlık statüsü kaldırılmalı ve Maarif Teşkilatı adı altında hükümetlerden bağımsız bir şekilde çalışan, dönemin e