Ana içeriğe atla

Enflasyon Ataleti


inflation ile ilgili görsel sonucu

Enflasyon Ataleti, enflasyonu düşürmek için uygulanan politikalara karşın, iktisadi karar birimlerinin geçmiş dönemki enflasyon beklentilerini sürdürmeleri nedeniyle, enflasyon oranının düşmeye karşı direnç göstermesi ve yapışkan hale gelmesidir. Son dönemde ülkemizin en önemli sorunları arasında ilk sırada yer alan konu hiç kuşkusuz Enflasyon Oranı’dır ve bu oran bir Enflasyon Ataleti meselesine dönmektedir. Son dönemde enflasyon oranlarına göz attığımızda:

Ekim 2018 – %25.24
Kasım 2018 – %21.62
Aralık 2018 –% 20.30
Ocak 2019 - %20.35
Şubat 2019 – %19.67
Mart 2019 - %19.71
Nisan 2019 – %19.50 olduğunu görüyoruz. Enflasyon Oranında Ekim 2018 dönemi sonrası TCMB’nin yüklü miktarda yaptığı faiz artışı ve buna ek olarak 2018 yılında yıl sonuna kadar uygulanan Enflasyonla Topyekün Mücadele kampanyasının etkili olduğunu fakat bu çalışmaların enflasyon oranını ancak %20’nin biraz altına geriletebildiğini görüyoruz. Yüksek enflasyonla mücadele ettiğiniz zaman en zorlu kısım enflasyonu %15’in altına getirebilmek konusunda yaşanır ki bu da hemen olacak bir durum değildir.

Türkiye 2000’ler öncesi hiper enflasyonla mücadele etmek durumunda kalmış olması ve bu sorundan kurtulabilmek için enflasyonu tek haneli rakamlara indirebilmek için uzun yıllar çok çabaladığını biliyoruz. Özetle Türkiye hiper enflasyon geçmişi olan bir ülke. Enflasyon döngüsüne girdiğiniz zaman alacağınız önlemler sadece Para Politikası Kurulu’nda alınacak faiz kararlarıyla sınırlı olmadan Maliye Politikası ve buna ek olarak enflasyonu oluşturan sebepleri ortadan kaldırabilecek yapısal değişim, dönüşüm programına ihtiyaç duyarsınız. Eğer bu üç çözüm unsuru bir arada uygulanmıyorsa enflasyonla mücadele de bir tarafınız hep eksik kalmış demektir.

Bizim enflasyondaki durumumuzda halkımızı en çok üzen gıda enflasyonunun geldiği nokta. Çarşıya pazara çıkıp insanlarla sohbet ettiğiniz zaman enflasyonun %20’lerin çok çok üzerinde olduğunu net bir şekilde anlıyorsunuz.

Yıl sonuna doğru Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında baz etkisi kaynaklı olarak enflasyonda bir miktar düşüş görebilecek olsak da petrol fiyatlarının 70 dolar civarında seyretmesi, döviz kurlarında seçim sonrası dönemden bu zamana kadar yaşanan %13’lük artış enflasyon beklentilerini de yukarıya çektiğinden dolayı ekonomimizde mevcut reel büyüme hızını çok çok aşan, çift haneli, bunlarla birlikte kronik bir hâl almış, atale kazanmış, kalıcılık kazanmış bir enflasyonumuz olacağı aşikar.

Enflasyon ataletinin olduğu yerlerde yaşanan ekonomik sıkıntılar sadece ekonomi çerçevesinde kalmayıp İktisadi ve Sosyal bir soruna dönüşme ihtimali çok daha fazladır. İşte bu yüzden bizim ivedilikle seçim tartışmalarından kurtulup en önemli problemimiz olan enflasyona eğilmemiz ve bu sorunu çözmemiz gerekiyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) Üzerine

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK), yeni bir finansman tekniği olarak kurumların bilançolarında yer alan senet veya teminata konu alacaklarının ikincil piyasada pazarlanabilir menkul kıymetler haline dönüştürülmüş halidir. VDMK’a konu olabilecek varlıklar; tüketici kredileri, finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar ve finansal kuruluşlar hariç mal ve hizmet üretimi faaliyetinde bulunan anonim ortaklıkların müşterilerine yaptıkları faturalı satışlardan kaynaklanan senede veya teminata bağlanmış ticari alacakları olabilir. Geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan gelişmelere göre TKYB ( Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası )’nın kurucu olduğu Varlık Finansmanı Fonuyla, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 1’er milyar liralık, Garanti Bankası’nın 150 milyon liralık kendi ellerinde mevcut, yüksek kaliteli olan ipoteke dayalı konut kredileri havuz oluşturarak bunları birleştirip karşılığında 3 milyar 150 milyon liralık VDMK ihracının gündemde olduğunu görüyoruz.  Bu sayed

TCMB'nin Faiz Kararı ve Beklentiler Üzerine

Geçtiğimiz haftanın gündeminde TCMB tarafından açıklanan PPK toplantısı sonrası alınan faiz artırım kararı vardı. TCMB Politika Faizini %17,5’dan %25’e yükseltti. Piyasa beklentisi %20 seviyesindeydi. TCMB PPK toplantısı sonrası yaptığı bu hamle ile pozitif anlamda piyasalara şok uygulamış oldu. Ülkemizde yaklaşık 13 yıldır faizlerin baskılandığı bir sürece şahitlik ediyoruz. 2010 yılında TL’nin aşırı değerli olması ve cari açıkta kırılan rekorla birlikte kısa vadeli sermaye akımlarının uzun vadeye yönlendirilmesi ve Türk Lirasının aşırı değerlenmesini önlemek amacıyla başlayan bu süreç yıllar içerisinde ekonomi yönetiminin çeşitli görüşleri çerçevesinde farklılaşarak şekillenmişti. Son dönemde politika yönlendirilmesi sonucunda uzunca bir süre negatif faiz seviyesinin belirlendiğini gördük. Faizlerin ekonomi üzerinde bir yük olduğunu konusunda hemfikiriz. Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikası da bu prensipten yola çıkarak, ekonominin potansiyelin üzerinde büyüdüğü duruml

Yapısal Reformlar Üzerine

Yapısal Reformlar Yapısal Reformlar bugün ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, yapılmasının ve uygulanmasının çok büyük bir önem arz ettiği, ülkemizi geçtiği bu zorlu süreçten güçlenerek çıkması için çok önemli bir olgudur. Yapısal Reform hamlesinin eğitimden sağlığa, hukuktan ekonomiye, kurumların bağımsızlığından maliyeye kadar birçok alanda yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu yönde atılacak adımla ülkemiz çok daha güçlü olarak 2053 – 2071 hedeflerine yürüyebilecektir ama öncelikle şu üç kavramı kurumlarımızda uygulayabilmemiz gerekiyor. Liyakat Meritrokrasi Kurumların Bağımsızlığı Yukarıda belirttiğim üç kavram çerçevesinde yapılması gereken yapısal reformlara baktığımızda: Eğitim Ülkemizde eğitim sistemi baştan aşağıya yenilenmelidir. Her gelen hükümetin ve bakanın farklı bir sistem uyguladığı mevcut sistemdeki Milli Eğitim Bakanlığı’nın bakanlık statüsü kaldırılmalı ve Maarif Teşkilatı adı altında hükümetlerden bağımsız bir şekilde çalışan, dönemin e