Ana içeriğe atla

Yerli ve Milli Tarım ve Hayvancılığın Önemi

yerli tarım ile ilgili görsel sonucu


Yerli ve Milli Tarım ve Hayvancılık bir ülkenin olmazsa olmazı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca bir ülkenin gıda ihtiyacında dışa bağımlı olmaması o ülkenin bağımsızlığının da en önemli sembollerinden biridir. Gelin birlikte Yerli ve Milli Tarımın ve Hayvancılığın faydalarına ve nasıl olması gerektiğine şöyle bir bakalım.

1 ) Yerli ve Milli Tarım ve Hayvancılığın olduğu ülkelerde gıda ve beslenme konusunda dışa bağımlı olunmaz. Kuru fasulyenin Kırgızistan'dan, nohutun Meksika'dan, mercimeğin Kanada'dan, sarımsağın Çin'den, soğanın İran'dan geldiği sürece tencerede pişen yemekteki tek yerli unsur annelerimizin hüneri olarak karşımıza çıkmaktadır. Et ithal olarak Avustralya'dan geldiğinde ister istemez AUD/TRY endeksine de göz atmış olmanız gerekir. Zira Avustralya dolarının TL karşısında değer kazanması da et fiyatlarını arttıracak bir başka unsur olacaktır. Örneğin; eğitim için bulunduğum Kanada'da marketlerde et fiyatlarına baktığımda 450 gr kıymanın 6 CAD, 650 gr kuşbaşı etinde 10 CAD olduğu gözüme çarptı. Kısa bir hesaplama yaptığımda Kanada'da asgari ücret aylık yaklaşık olarak 2000 CAD olduğunu varsaydığımızda et fiyatlarının asgari ücrete oranının ciddi anlamda düşük olduğunu görüyoruz. Şöyle düşünürsek; 1600 TL asgari ücret alan bir çalışan marketten yarım kilo kıymayı 6 TL'ye alabilmesiyle yukarıda söylediğim eşdeğer. Et fiyatının düşük olmasının en büyük nedeni ürünlerin paketlerinin üzerinde de yazdıkları gibi Kanada'nın yerli üretimi olması. İşte yerli üretim alım gücünün etkilenmesinde bu kadar etkilidir. 

2 ) Gıda ürünleri, yani 1. derece tüketim ürünlerinin ucuz olmasıyla birlikte tüketiciler buralardan artan paralarını farklı alanlarda tasarruf ederek ülkece daha yüksek bir tasarruf oranı yakalamamıza katkıda bulunabilir. Aynı zamanda tüketicilerin çeşitli mal ve hizmetlere yönelik yapacağı harcamalar KDV geliri üzerinden Hazinenin bütçesine katkıda bulunur. Ya da tüketiciler arta kalan paralarını farklı olanlarda harcayarak farklı sektörlerin büyümesine katkı sağlayabilir.

3 ) Yerli besinlerle beslenen nesiller sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürür. Sağlıklı beslenemeyen nesillerden bizlerin bir şeyler beklemesi çokta mümkün olmaz. GDO'lu besinlerin tüketilmesinin önüne geçilmiş olur. Çünkü kaliteli ve uygun fiyat üzerinden yerli besine ulaşabilen halk gıdaların gerçek tadına vardıkça yerli ürünlere olan talep artacak ve GDO'lu besinler piyasada tutunamayacaktır.

4 ) Nüfusun önemli bir kısmının kentlerde yaşamasına rağmen kırsal alanlarda da hala yaşamını sürdüren bir kesim mevcut. Tarıma gereken önem gösterildiği zaman kırsal alanda geçim imkanı artar ve kırdan kente göçünde önüne geçilmiş olur.

5 ) Bizim gibi enflasyonla mücadele eden ülkelerde gıda enflasyonundaki önemli değişiklikler enflasyon oranımıza doğrudan etki etmekte ve enflasyonu arttırmakta bu da hane halkının cebinden gıda alışverişinde daha çok para çıkmasına sebep olmaktadır. Bu bağlam da Yerli ve Milli Tarım Politikası geliştirilerek gıda fiyatlarındaki oynaklığı da en az seviyeye indirme şansını elde edebiliriz. Tarımda bilimselleşmeyi Yerli ve Milli Politikalarımıza entegre ederek verimli üretimi yakalayıp tarım endüstrisini geliştirerek katma değeri yüksek, tarımsal kaynaklı ürünler üretme şansımız yüksek olacaktır.

6 )Mevcut fabrikalarımızı muhafaza edip, günümüz şartlarına göre yeniledikten sonra, kamu & özel İşbirliğiyle yeni fabrikalar açarak üretimimizi yerlileştirmek işsizlik sorunumuza da çok önemli bir katkı sağlayacaktır. Fabrikalarımızı satmadan günümüz şartlarına uygun hale getirmekse yerli ve milli tarım için çok daha iyi bir seçenek olduğu aşikardır.

7) Ürettiğimiz ham madde tarım ürünlerini katma değer yaratarak dünya pazarında satmayı hedeflemeliyiz. Ülkemiz bu anlamda sayısız nimetlere sahiptir. Bunu kullanarak ekonomimizi büyütmeyi başarabiliriz. Örneğin; ülkemiz Fransa’dan sonra dünyadaki en büyük ekili üzüm arazilerine sahip. Fransa ürettiği üzümlerden elde ettiği şarap ile bir yılda 15 milyar dolarlık ihracat yaparken biz ürettiğimiz şaraptan yıllık ihracat bazında yaklaşık 12 milyon dolar kazanıyoruz. Katma değerli üretimden kastımız ham maddeyle değer yaratıp bunu dünya piyasasında pazarlayabilmek. Bu şarap olur veya başka bir şey olur önemli değil. Önemli olan KATMA DEĞER üreterek 1 kg başına düşen ihracatın fiyatını 1.4 dolardan önce 2 dolara oradan da 3-4 dolar seviyesine çektiğimiz zaman Türkiye gerçek anlamda kazançlı çıkacaktır.

Gelin katma değerli üretime yönelik örneği bir de peynir üzerinden verelim. Dünya Ticaret Örgütü'nün 2014 rakamlarına göre Almanya, yıllık 5 milyar dolar civarındaki peynir ihracatı ile ilk sırada yer alıyor. O'nu 4 milyar doları aşkın peynir ihracatı ile Fransa izliyor. Hollanda yaklaşık 3,3 milyar dolarlık, İtalya ise 2,9 milyar dolarlık peynir ihracatı gerçekleştiriyor. Türkiye ise dünyada peynir ihracatı yapan ilk 25 ülke arasında yaklaşık 172 milyon dolar ile sonuncu sırada. 2015 yılında bu rakam 162 milyon dolar seviyesine gerilemiş durumda. Fransız roquefort (Rokfor),  Brie, Mimolet , camembert (Kamembr), İtalyan parmesan, treccia, fior di latte ve mozzarella peynirleri, Hollanda’nın Gouda ve Leerdammer peyiniri dünyada marka olabiliyor ve ülkeler bu ürünlerden milyarlarca dolar ihracat geliri elde edebiliyorsa bizim Edirne Ezine Peyniri, Konya Küflü Peyniri, Berendi ve Divle Tulum Peyniri, Kayseri Çömlek Peyniri, Kars Gravyeri, Karın Kaymağı Peyniri, Varto Keçi Peyniri, Erzurum Civil Peyniri, Bergama tulumu, Adana kozan salamurası, Van otlu peyniri, Avanos küp peyniri, Diyarbakır örgü peynirimiz neden bir dünya markası olup ülkemizin ticaretine katkı yapmıyor ? Bunun için strateji gelişmemiz şart.

8) Yerli tohumu meselesine çok önemli bir şekilde yoğunlaşmamız gerekiyor. AR-GE Çalışmalarıyla yerli tohumları ülkemiz genelinde yayarak yabancı tohumlara olan ihtiyacı kademeli bir şekilde azaltıp sıfıra indirmemiz gerekiyor. Tohum yabancı olunca tarım ilaçları da yabancı oluyor bu da ayrı bir maliyet unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Tohumla birlikte tarım ilaçları da yerlileşmeli. Bu da Tarım ve Orman Bakanlığı ve Tübitak gibi kurumlarımıza büyük bir görev düşüyor. 

9) Ayrıca ülke önce iç tüketim için gerekli olan ürünleri üretir, üretim fazlasını dış ülkelere satarak ihracat gelir kalemine katkıda bulunur. Burada temel kıstas iç tüketimin büyük anlamda karşılandıktan sonra ihracat yönünde hamlelerin olması gerektiğine yöneliktir. 

10) Dünyadaki gıda fiyatları ile ülkemizdeki gıda fiyatlarını karşılaştırdığımızda:

dünya gıda fiyatları ile ilgili görsel sonucu


Ocak 2013'ten beri dünyada gıda fiyatları %20 düşerken ülkemizde gıda fiyatları %32.4 arttı. 2013'ten beri TL'deki değer kaybını göz önüne aldığımız zaman her iki grafiği paralel bir şekilde hareket ettiğini görebiliriz. Çünkü ithalata bağlı bir tarım sektöründe fiyatlar döviz kurlarının etkisinde kalır. 

dolar tl 2013 2018 ile ilgili görsel sonucu

Yukarıda belirttiğim liste istenildiğinde sayfalarca uzatılabilir. Yerli ve Milli Tarım için öncelikle bu yola baş koymak ve irade göstermek önemlidir. Sonrasındaysa sırasıyla atılması gereken adımlar stratejik yönetim anlayışıyla atıldığı takdirde başarılı olup ülkemize ve milletimize katma değer sağlayabiliriz.

Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle. Esen kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) Üzerine

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK), yeni bir finansman tekniği olarak kurumların bilançolarında yer alan senet veya teminata konu alacaklarının ikincil piyasada pazarlanabilir menkul kıymetler haline dönüştürülmüş halidir. VDMK’a konu olabilecek varlıklar; tüketici kredileri, finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar ve finansal kuruluşlar hariç mal ve hizmet üretimi faaliyetinde bulunan anonim ortaklıkların müşterilerine yaptıkları faturalı satışlardan kaynaklanan senede veya teminata bağlanmış ticari alacakları olabilir. Geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan gelişmelere göre TKYB ( Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası )’nın kurucu olduğu Varlık Finansmanı Fonuyla, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 1’er milyar liralık, Garanti Bankası’nın 150 milyon liralık kendi ellerinde mevcut, yüksek kaliteli olan ipoteke dayalı konut kredileri havuz oluşturarak bunları birleştirip karşılığında 3 milyar 150 milyon liralık VDMK ihracının gündemde olduğunu görüyoruz.  Bu sayed

TCMB'nin Faiz Kararı ve Beklentiler Üzerine

Geçtiğimiz haftanın gündeminde TCMB tarafından açıklanan PPK toplantısı sonrası alınan faiz artırım kararı vardı. TCMB Politika Faizini %17,5’dan %25’e yükseltti. Piyasa beklentisi %20 seviyesindeydi. TCMB PPK toplantısı sonrası yaptığı bu hamle ile pozitif anlamda piyasalara şok uygulamış oldu. Ülkemizde yaklaşık 13 yıldır faizlerin baskılandığı bir sürece şahitlik ediyoruz. 2010 yılında TL’nin aşırı değerli olması ve cari açıkta kırılan rekorla birlikte kısa vadeli sermaye akımlarının uzun vadeye yönlendirilmesi ve Türk Lirasının aşırı değerlenmesini önlemek amacıyla başlayan bu süreç yıllar içerisinde ekonomi yönetiminin çeşitli görüşleri çerçevesinde farklılaşarak şekillenmişti. Son dönemde politika yönlendirilmesi sonucunda uzunca bir süre negatif faiz seviyesinin belirlendiğini gördük. Faizlerin ekonomi üzerinde bir yük olduğunu konusunda hemfikiriz. Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikası da bu prensipten yola çıkarak, ekonominin potansiyelin üzerinde büyüdüğü duruml

Yapısal Reformlar Üzerine

Yapısal Reformlar Yapısal Reformlar bugün ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, yapılmasının ve uygulanmasının çok büyük bir önem arz ettiği, ülkemizi geçtiği bu zorlu süreçten güçlenerek çıkması için çok önemli bir olgudur. Yapısal Reform hamlesinin eğitimden sağlığa, hukuktan ekonomiye, kurumların bağımsızlığından maliyeye kadar birçok alanda yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu yönde atılacak adımla ülkemiz çok daha güçlü olarak 2053 – 2071 hedeflerine yürüyebilecektir ama öncelikle şu üç kavramı kurumlarımızda uygulayabilmemiz gerekiyor. Liyakat Meritrokrasi Kurumların Bağımsızlığı Yukarıda belirttiğim üç kavram çerçevesinde yapılması gereken yapısal reformlara baktığımızda: Eğitim Ülkemizde eğitim sistemi baştan aşağıya yenilenmelidir. Her gelen hükümetin ve bakanın farklı bir sistem uyguladığı mevcut sistemdeki Milli Eğitim Bakanlığı’nın bakanlık statüsü kaldırılmalı ve Maarif Teşkilatı adı altında hükümetlerden bağımsız bir şekilde çalışan, dönemin e