Ana içeriğe atla

13 Eylül'deki PPK Toplantısı Üzerine


tcmb tl ile ilgili görsel sonucu
Bugün Merkez Bankasının piyasalara uyguladığı faiz oranı aşağıdaki gibidir.
1 Haftalık Repo Faizi oranı borç alma için 0, borç verme için 17.75'dir.
Gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranları bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla  -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlenir. 
Geç Likidite Penceresi işlemlerinde uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranının yüzde 0, borç verme faiz oranının ise gecelik borç verme faiz oranına 150 baz puan eklenmesi yoluyla hesaplanır.
TCMB son dönemde Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizini %19.25'e çıkararak hali hazırda piyasaları mevcut politika faizinin 150 baz puan üzerinde fonlamaktadır.
Merkez Bankası'nın temel amacı Fiyat İstikrarını sağlamaktır. Bu bağlamda Enflasyon oranlarını incelersek :
Enflasyon Oranı :
2018 - 1   : 10.35
2018 - 2   : 10.26
2018 - 3   : 10.23
2018 - 4   : 10.85
2018 - 5   : 12.15
2018 - 6   : 15.39
2018 - 7   : 15.85
2018 - 8   : 17.90
Son dönemde enflasyonda yaşanan belirgin yükselişin Türkiye Ekonomisinin kırılganlığı daha da arttırdığını net bir şekilde söyleyebiliriz.
3 Eylül 2018 Pazartesi günü açıklanan enflasyon verisi sonrası TCMB'den yapılan açıklama şu şekildedir:
Son dönemde enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret etmektedir.
Merkez Bankası fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkiyi verecektir.
Bu çerçevede, daha önce yapılan iletişimle de uyumlu olmak üzere, son gelişmeler dikkate alınarak Eylül ayı Para Politikası Kurulu toplantısında parasal duruş yeniden şekillendirilecektir.
Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.
 Açıklamaya baktığımız zaman TCMB'nin 13 Eylül de net bir şekilde para politikasında revizyona gideceğini söyleyebiliriz. Fakat nasıl bir aksiyon alacağı ise üzerinden çok fazla konuşulan bir konu. 150 baz puan artırır diyende var 750 baz puan artırır diyende. Mayıs ayında yapılan olağanüstü toplantıda 300 baz puanlık bir artırım yapan Merkez Bankasının bu toplantıda da 300 baz puanı aşmayan bir faiz artırımı yapacağını düşünüyorum. TCMB para politikasını sıkılaştırırken yavaşlayan ekonomideki finansal koşulları daha da sıkılaştırmamayı ve döviz kurlarını düşürmekten ziyade volatiliteyi azaltmayı amaçlayacağı kanaatindeyim. Bu durumda 3 farklı senaryoyu değerlendirirsek:
1) TCMB Faizleri sabit bırakır. Bu ihtimalin hiç olmadığını TCMB'nin yukarıda paylaştığım 3 Eylül tarihli açıklamasından anlayabiliriz.
2) TCMB 150 Baz Puanlık bir artış yapar. Mevcutta yapılan fonlama faizi artırımını sadeleştirme kapsamında Politika Faizini 150 baz puan artırabilir. Bu durumun piyasalar nezdinde bir faiz artışı olarak algılanmayacağı kanaatindeyim.
3) TCMB 150 - 300 Baz Puan aralığında bir artış yapar. Ben TCMB'nin bu toplantı da en fazla 300 baz puanlık bir artış yapacağını düşünüyorum. Bu yönde atılacak bir adım ilk anda piyasalar nezdinde olumsuz algılansa da TL'deki zımni oynaklığı düşürmesi konusunda PPK Metninde olabilecek destekleyici ifadelerle etkili olabileceğini bu bağlamda TCMB'nin 275 baz puanlık bir faiz artışı yapıp aynı zamanda gecelik vadede ve geç likidite penceresindeki +/- 150 puanlık marjını +/- 250 puana çıkarılacağını düşünüyorum. Bu yönde atacağı bir adımla TCMB piyasaların beklediğinden faiz artırımından az ama şahin bir duruş sergileyerek Eylül ayı enflasyonunu gördükten sonra Ekim ayında ek bir sıkılaştırma yapabileceğini düşünüyorum. Çünkü finansal koşulların bu kadar sıkılaştığı bir süreçte Merkez Bankası şok bir faiz artırımıyla yavaşlayan ekonomiyi sert bir şekilde durdurmayacağı kanaatindeyim.
13 Eylül'ü merakla bekliyoruz. Ülkemiz zorlu bir ekonomik süreçten geçiyor. İnşallah bu süreci en az hasarla atlatabiliriz.
Esen kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) Üzerine

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK), yeni bir finansman tekniği olarak kurumların bilançolarında yer alan senet veya teminata konu alacaklarının ikincil piyasada pazarlanabilir menkul kıymetler haline dönüştürülmüş halidir. VDMK’a konu olabilecek varlıklar; tüketici kredileri, finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar ve finansal kuruluşlar hariç mal ve hizmet üretimi faaliyetinde bulunan anonim ortaklıkların müşterilerine yaptıkları faturalı satışlardan kaynaklanan senede veya teminata bağlanmış ticari alacakları olabilir. Geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan gelişmelere göre TKYB ( Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası )’nın kurucu olduğu Varlık Finansmanı Fonuyla, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 1’er milyar liralık, Garanti Bankası’nın 150 milyon liralık kendi ellerinde mevcut, yüksek kaliteli olan ipoteke dayalı konut kredileri havuz oluşturarak bunları birleştirip karşılığında 3 milyar 150 milyon liralık VDMK ihracının gündemde olduğunu görüyoruz.  Bu sayed

TCMB'nin Faiz Kararı ve Beklentiler Üzerine

Geçtiğimiz haftanın gündeminde TCMB tarafından açıklanan PPK toplantısı sonrası alınan faiz artırım kararı vardı. TCMB Politika Faizini %17,5’dan %25’e yükseltti. Piyasa beklentisi %20 seviyesindeydi. TCMB PPK toplantısı sonrası yaptığı bu hamle ile pozitif anlamda piyasalara şok uygulamış oldu. Ülkemizde yaklaşık 13 yıldır faizlerin baskılandığı bir sürece şahitlik ediyoruz. 2010 yılında TL’nin aşırı değerli olması ve cari açıkta kırılan rekorla birlikte kısa vadeli sermaye akımlarının uzun vadeye yönlendirilmesi ve Türk Lirasının aşırı değerlenmesini önlemek amacıyla başlayan bu süreç yıllar içerisinde ekonomi yönetiminin çeşitli görüşleri çerçevesinde farklılaşarak şekillenmişti. Son dönemde politika yönlendirilmesi sonucunda uzunca bir süre negatif faiz seviyesinin belirlendiğini gördük. Faizlerin ekonomi üzerinde bir yük olduğunu konusunda hemfikiriz. Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikası da bu prensipten yola çıkarak, ekonominin potansiyelin üzerinde büyüdüğü duruml

Yapısal Reformlar Üzerine

Yapısal Reformlar Yapısal Reformlar bugün ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, yapılmasının ve uygulanmasının çok büyük bir önem arz ettiği, ülkemizi geçtiği bu zorlu süreçten güçlenerek çıkması için çok önemli bir olgudur. Yapısal Reform hamlesinin eğitimden sağlığa, hukuktan ekonomiye, kurumların bağımsızlığından maliyeye kadar birçok alanda yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu yönde atılacak adımla ülkemiz çok daha güçlü olarak 2053 – 2071 hedeflerine yürüyebilecektir ama öncelikle şu üç kavramı kurumlarımızda uygulayabilmemiz gerekiyor. Liyakat Meritrokrasi Kurumların Bağımsızlığı Yukarıda belirttiğim üç kavram çerçevesinde yapılması gereken yapısal reformlara baktığımızda: Eğitim Ülkemizde eğitim sistemi baştan aşağıya yenilenmelidir. Her gelen hükümetin ve bakanın farklı bir sistem uyguladığı mevcut sistemdeki Milli Eğitim Bakanlığı’nın bakanlık statüsü kaldırılmalı ve Maarif Teşkilatı adı altında hükümetlerden bağımsız bir şekilde çalışan, dönemin e